27 Şubat 2010 Cumartesi

Sağlık Sıhhat

Bugün nadir düzenli okuyucum olan Selena tarafından uyarılmış bulunuyorum. Sürekli güncellemeyeceksem neden bir blog var değil mi?Bu aralar aslında başımdan çok şey geçmesine rağmen nedense yazmak içimden gelmiyor. Yine de beni şoklara uğratan, dudak uçuklatan bir şeyleri de yazmadan geçemem.

Kışın Türkiye'ye gitmeden önceki gece kulağım tıkanmış, korkunç bir basınç oluşmuştu. Geçer diye oyalanıp akşamı bekleyince ve kulağımdaki rahatsızlık geçmeyince işimiz acile düştü. George Washington University Hospital bize en yakın sağlık kurumu olduğundan oraya gitmiştik. Bir intern doktor ve hemşire benimle ilgilendi. Kulağımı yıkadılar ve beni eski mutlu günlerime kavuşturdular. Ama bedeli ağır oldu...

Bir süre önce bir fatura aldık. Jeffrey adında bir doktor bizimle ilgilendiğini söylüyor ve 112 dolar istiyordu. Kim olduğunu bilmiyorum çünkü bana bakan intern doktor bayandı. Neyse bunu ödedik derken, acil servis faturamızda geliverdi. 675 dolar... Kulağımı yıkarlarken Yaşam uyarmıştı, yeni şişe açıyorlar bunun bedeli ağır olacak diye. Açılan yeni şişede de steril su vardı. :))

Bu faturanın 375 dolarını okulum vasıtasıyla bulduğum kan emici sigorta şirketi öderken 300 doları bana kaldı. Toplamda 412 dolar ödeyeceğim şimdilik. İyi ki sigortalıyım diye düşünmeden edemiyor insan.

Bu arada Yaşam da bel ağrısından muzdaripti bir süredir. Nihayet geçen hafta, randevu için 3 hafta bekledikten sonra, doktora gittik, röntgen çektiler ve sinir sıkışması teşhisi koydular. 6 hafta fizik tedavi görecek. Şimdi aramızdaki bahis konusu bizim günahımızın ne kadar olacağı...

Şaka bir yana, buraya gelince ve bunları yaşayınca sağlık reformu için niye bu kadar gürültü koptuğunu anlıyor insan. Sağlık hizmetleri yaygın olmasına rağmen erişim zor ve pahalı. Gerçekten çok pahalı. Gözümün önüne bizim acilleri iğnelerini yaptırmak için dolduran teyzeler geliyor da... Eminim bir iğne buralarda 300 dolardan aşağı değildir.

Bunlardan sonra dua ediyorum bizim devletimiz sağlam dursun diye...

12 Şubat 2010 Cuma

İyi ki doğdun

Biz farklıyız. O esmer mesela, ben beyaz tenliyim. O kıvırcık saçlı, benimkiler düz. O dalgın , ben dikkatli. O özgür ruhlu, maceracı, ben ana kuzusu. O isyankar, ben sabırlı. O mücadeleci, ben kabullenici.


Biz aynıyız. Genetiğimiz aynı. Boyumuz aynı. Huyumuz suyumuz aynı.Aynı evin içinde, aynı mutlulukları aynı üzüntüleri yaşayarak büyüdük. Aynı küçük şeyler bizi mutlu ederken, aynı küçük şeylere kırılırız.


Hayatımın her anını bilen iki kişiden biridir o. Bana hediye edilmiş hayat yoldaşı. Küçük annemdir. Kollar korur, bazen o kadar ki canımı sıkar :)))) Ama bilirim sever beni. Ben de onu severim. Çok hem de...
Bugün ablamın, bengüsücüğümün doğumgünü. Biliyorum ki blogu okumuyor. Okuyormuş gibi yapıyor ama okumuyor. Olsun. Yine de kutlayalım buralarda 40 gün 40 gece. İyi ki doğmuş, iyi ki bana yoldaş olmuş.

Hayatı hep mutlu geçsin dilerim. Benim yanıbaşımda...




8 Şubat 2010 Pazartesi

Kar Fırtınası

Bu yıl Vaşington DC'de son 90 yılın en soğuk kışı yaşanıyormuş. Geldiğimizden beri iki kar fırtınası gördük. İlki Aralık ayında bir Cuma öğleden sonra başladı, cumartesi akşam olduğunda yerde 50 cm kar vardı. Metrolar çalışmadı, marketler talan edildi.


Geçtiğimiz haftasonu ikincisi yaşadık. Ama bu daha beterdi çünkü cuma gece yarısı elektrikler kesildi ve cumartesi gece yarısı tekrar geldi. Şimşekler çaktı. Soğuktu ayrıca. Metro yine çalışmadı, marketler yine talan. Ama bu sefer okullar tatil oldu :)))) Federal hükümeti takip eden okulum bize eziyet etmemek için okula sürüklemedi bugün.

Bu da Georgetown'un bugüne kadar gördüğüm tek kıyağı oldu :))

Yaşasın karrr

3 Şubat 2010 Çarşamba

HOŞGELDİN EFE BEBEK

Efendim aşağıda görülen hafif şiş suratlı ciddi mi ciddi sevimli oğlan çocuğu Hülya-Onur Paşaoğulları çiftinin iki numarası :) Bugün yaklaşık 3 günlük. Allah analı babalı büyütsün. Bir de ağabeyli tabii...



Ben bunun ağabeyinin de el kadar halini bilirim. Yaşlanıyoruz azizim...